Belirli bir karekterle doğarız ama dış etkenler bizi şekillendirir diye düşünüyorum. Kontrolümüz dışında yaşanan olaylar, bilhassa aile içerisindeki dinamikler bizi şekillendirir. Ben dokuz yaşındaydım 1971 yılında Sydney’e ayak bastığımızda. Henüz iki yaşında olan kız kardeşimin bakımı büyük ölçüde bana devredilmişti. Abi, kardeş ilişkisinden ziyade bizimkisi baba evlat ilişkisi gibi gelişti. Durum bu olunca ben çok erken yaşlardan itibaren sorumlu, ölçülü ve risk almayan bir yapıya bürünmüş oldum. Her ne kadar yapıma uygun olmasada gidip geleneksel bir kariyer sahibi olma çabasıyla ekonomi okudum ve bankacılık sektörüne atıldım. Güzel günlerim geçmedi değil, ancak 12 yıl bu sektörde çalıştıktan sonra hayatımın ofislerde ekran karşısında ve anlamsız toplantılarda geçmesini istemeyip farklı işlere atıldım.
Türkiye’nin istikrarsız ekonomik durumu benim kararlarımda etkin oldu tabiki. Türkiye-Avustralya arası gidip geldim. Bir ömür boyu mecazi anlamda öldüm ve yerine yeni bir Tayfun doğdu. Bakış açısı farklı, inançları evrime uğramış, kariyeri sürekli değişen, farklı beceriler geliştirmiş yeni, yeni Tayfun’lar. Her iki ülke benim ruhsal, kültürel, kişsel, ve ilişkisel gelişimime katkıda bulundu ve bu süreç halen devam etmekte.
Henüz yerleşemedim. Belkide yerleşmeyeceğim. Sığamadım bir türlü bir yere. Ayrıca değişime çok alıştım. Göçebe yaşam tecrübelerimi kaleme alarak, belki Türkiye’den göç edip Avusturalya’da yeni hayatlar kurmak isteyen kişilere ipuçları sağlayabilirim diye düşündüm ve bu bloga başladım.