1G – İlkokul Melekleri ve Şeytanları

Megan benim yeryüzünde bulduğum melek ise, Alan denilen zırdeli de yeryüzündeki şeytan idi. O zamanki tabirle ‘yaramaz’, ‘huysuz’, ‘agresif’, ‘terbiyesiz’ bir cocukdu. Öğretmen sınıfdan men etmeye kalkdığında, sıraların üstüne çıkıp hoplaya şıçraya öğretmenden kaçardı.  Öğretmene etmediği laf kalmazdı. Osmanlı tokatının rahatça kullanıldığı bir ülkeden gelen ben bu duruma çok şaşırmışdım. Otoriteye bunca isyan, başkaldırış ve hakaret ve otoriteden tık yok, dayak yok. Bu benı cesaretlendirmişdi.

Çok zaman geçmeden, detaylarını pek hatırlamıyorum ama, öğretmen beni ve başka bir çocuğu tenefüse bırakmamışdı. Dedimki bari şu Alan yöntemini kullanayim ve baş tutayim. Halen konuşulanların ufak bir bölümünü anlıyor, öğretmenin bana söylediklerini hiç anlamıyordum. Bence haklıydım ve ödün vermeyecekdim. Suratımı asıp bana ne söylese ‘NO!’ diyip kızgınlığımı ifade ededurdum.

Diğer çocuk kısa bir süre sonra öğretmenle konuşup ayrıldı. Ben halen beklemede. Tenefüs boyunca sınıfda bekledim. Dayak yemiyorum ama en doğal hakkım olan oynama hakkı benden gasp ediliyor. Eminim bugünlerde böyle bir tez yürüterek her laf dinlemez çocuk paçayı kurtarıyordur bu memlekette.

Uzun lafın kısası, meğerse öğretmen bizden özür dilememizi istiyormuş, o kadar. Diğer çocuk ‘sorry’ deyip gitti dışarıya oynadı. Ben ise cehaletimin kurbanı olmuşum.

Şimdi Alan için “o zamanki tabirle yaramaz” demişdim. Tabi şimdi biliyoruzki bunun adı Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) – veya İngilizce’si olan Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD). İyi güzel ama benim suçum ne? Çocuk habire bana ve diğer Türk arkdaşlara sataşıyor ve kavga çıkarıyor. Biz uzak durmaya çalışıyor, köşe bucak ondan kaçıyoruz. Baktık olmuyor, ateşe ateşle karşılık vermeye karar verdik ve aramızdan bir arkadaş kaçmakdansa Alan’ın üstüne yürüdü. Bizim Alan birden yelkenleri indirdi ve ‘my friend, my friend’ muhabbetlerine başladi. Yani ‘arkadaşım, dostum biz kardeşiz yapma etme’. Haa, Alan’ın oyunu ortaya çıkmıştı. Mahallenin kabadayısı felan değil, evde gördüğü ilgisizliği ve şiddeti muhtemelen bize uyguluyordu. İleri yıllarda orta okulda da Alan çevremdeydi ama bu sefer haylaz, her zaman borç para isteyen zavallı bir haldeydi. Zaman zaman acıyıp verirdim ‘borç’ ama tabiki geri vermesini beklemezdim.

Aslında ben Alan’a borçluydum. O benim Avustrualya terbiye anlayışına giriş yapmama araç olmuştu. Sayesinde otoriteden korkmaya gerek olmadığını öğrenmiştim. Ancak bu bizim gibi gelenksel Türk ailelerinin evleri dışında yaşanabilecek bir özgürlük olabilirdi. Kendi ailem aşırı otoriter olmasada, genede bizim kültürde herkesin bir yeri vardır aile ve toplum içerisinde. Avustralya bu kalıplaşmış ilişkileri zorluyordu. Sanırım bu ikilem birçok göçmen aile için sorun yarattı ve halen yaratmaya devam etmekte. Bugün, bilhassa Orta Doğu ülkelerinden gelmiş olan göçmenlerin çocukları burada doğmuş büyümüş olmalarına rağmen aile içi disiplin ve toplum içinde yaşanılan serbestlik arasında sersemcesine gidip geliyorlar. Aile içerisinde anne, baba, abi, abla gibi ilişkilerde saygılı ve uysal, dışarı çıkınca aslan parçası. 


Posted

in

by

Tags:

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *