3C – Çalışma Ortamı: TR 1-AU 0

‘Aussie’ dostluklar geliştirirken, işyerinden bu dostlukları bulabileceğinizi düşünmeyin. Benim askerlikte hiç ömürlük dost bulamadığım gibi, Avustrualya’da çalıştığım süre boyunca da hiç kalıcı dostum olmadı. Bir işyerinde belki on yıl çalışabilirsiniz, ancak ayrıldıktan sonra hiçbirini görmeyebilirsiniz. Yani bu memlekette hiç kimseden duymadımki iş ortamında yakın ilişkiler kurulduğunu. Bilemiyorum, belki Türkiye’de bu duruma düştü ama 1980 ve 1990’lı yıllarda benim Türkiye’de yaşadığım çalışma ortamları olağanüstü sosyal ve insancıl ortamlardı. 

Uzun, uzun nostaljiyle yazabilirim Türkiye bankacılık tecrübelerimi. Nihayetinde eşimle bu ortamda tanıştım ve çok değerli dostlarımız oldu. Bunları tek, tek anlatmaktansa, Avustralya’daki tecrübelerimle mukayese edeceğim.

Diğer bir bölümde demiştimki, ‘Citibank’da ancak onbir ay sabır edebildim. Her ne kadar aşk, meşk, giyim kuşamlı, kariyeri parlak bankacı imajı dışarıdan cazip gözüksede bana pek uymuyordu.’ Her nedense, Sydney’de 1986 yılındada bana uymayan, iki yıl sonra İstanbul, Garanti Bankası’nda çok uymaya başladı. Fark neydi? Bence Türk insanı ve dinamik bir toplum.

 Garanti Bankası’nda dört yıl çalıştım. Bu süre içerisinde profesyonel gelişimim doruk noktalara ulaştı. Türkiye’nin iç ve dış ticareti, ve bankacılık sektörünün bu ticaret içerisindeki yeri hakkında, usta bankacılardan çok şeyler öğrendim. Avustralya’da kalmış olsaydım Citibank’da gene kariyer yapmış olurdum ama dar bir kulvar içerisinde monoton bir kurumsal hayat yaşıyor olurdum. Avustralya, çalışandan geniş bakış açısı istemez. İhtisaslaşma ister. Mesela Türkiye’de ihracat bölümünde görev alan, ithalat, ve harici garantiler gibi bölümlerde de görev yapar ve dış ticaret konusunda geniş bilgi sahibi olur. Avustralya’da kabul kredili vesaik mukabili ihracat bölümüne girer ve on yıl orada çalıştıktan sonra akreditif nedir bilmez. Bu yüzden, Türkiye’den gelen arkadaşlar iş başvuruları yaptıkları zaman zorlanır, çünkü burada uzun zaman bir alanda tecrübe edinmiş olmaları istenir.

Tek bir alanda yıllar boyunca tecrübeniz olsa bile, Avustralya’lının gözünde sen halen az gelişmiş bir ülkeden geliyorsun önyargısı hakim olacaktır. Dolayısıyle, eski köye yeni adet getirilmesinden hiç hoşlanmazlar. Ben 1996 yılında buraya geldiğimde, Türk bankalarının internet bankacılık ürünleri buradakilerinden kat kat üstündü. Halen öyledir diyebilirim. Türkiye her ne kadar iş ortamında yeniliklere açıksa, Avustralya o kadar kapalı. Hele bir yabancı tarafından bu fikirler öneriliyorsa, kepenkler kapanıverir. Bu ırkcı olduklarından değil aslında. Değişime kapalı oldukları için.

Çağımızda çok daha kozmopolit işyerleri var. Genellikle Hindistan ve Çin ağırlıklı olmak üzere, çok sayıda beyaz yakalı çalışanlar mevcut Avustralya ofislerinde. Ne derece bu çalışma ortamını değişirir bilemiyorum. Bir Türk olarak biliyorumki bana pek uymuyordu ne Hintlilerin ne de Çinlilerin çalışma yöntemleri. Hiçbir zaman aynı frekansta çalışamadım kendileriyle. İş arkadaşlıkları kurdum, yedim, içtim ama yukarıda yazdığım gibi, ne Avustralya yerlisiyle, ne de yabancısıyle, iş dışı dostluklar kurmadım. 

Problem sende olabilirmi diyebilirsiniz. Bende derimki, içimdeki ses ağır basıyor. Her ne kadar tipik Avustralya’lı gibi düşünsem ve davransamda, mayamda Türk’lük var ve ruhsal benklentilerimi ancak Türkiye’de yaşadığım ve çalıştığım dönem dostlar ve ortamlar karşılıyor. İşte buda Avustralya’da yaşayan birçok Türk’ün kısır döngüsü. Burada güzel hayatlar kuruluyor, kariyerler ilerliyor ancak bir ruhsal boşluk sürekli kendini hissettiriyor. 


Posted

in

by

Tags:

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *