2D – ‘Sutherland Shire’ denilen yer

Lise son sınıf bitmek üzereyken, ailem Eastlakes semptinin takriben 25km güneyinde bulunan Sutherland semptinde bir daire aldı ve böylece Avustralya’ya gelişimizden dokuz yıl sonra ilk mülkümüzü almış olduk. Aslında bu kadar zaman geçmedende bu iş olurdu ama her nedense pederin mülk sahibi olmaya karşı bir alerjisi vardı. Bütün kredi kolaylıklarını sağlayan bir ortamda bizimkiler memlekete döneceğiz umuduyla kök salmak istememişler. Ben liseyi bitirince dönüş planlanıyordu. Üniversiteyi kazanmam dönüşü ertelemiş oldu.  

Burada önemli bir konuya değinmek istiyorum. Babam çabuk sıkılan bir yapıya sahip ve pek uzun dönem planlama yapan birisi değildir. O sürekli Türkiye’ye dönmek istemişti.  Annem ise, çocuklarının üniversiteye gitmesini istiyordu. Dolayısıyle, biz Avustralya’yı yurdumuz olarak göremiyorduk. Diğer Türk aile dostları ile her ne zaman biraraya gelinse, tek konu kim ilk Türkiye dönüşü yapacak oluyordu ve gurbet muhabbetleri yapılıyordu.

Hangi ülke olursa olsun, bir aile olarak göç ediliyorsa, her iki çiftin uyum içerisinde olması çok önemli. Benim ailem hiç uyum içerisinde olamadı. Göçtükleri ülkede misafir gibi yaşadılar ve babam her yıl izin aldıkca kendisini ve bizleri Türkiye’ye attı. Bu sözde tatiller hep İstanbul ve Ankara arası akraba ziyeretleri ile geçti.

Sutherland semptine dönersek, buraya taşınmamız bizi alışageldiğimiz kosmopolit, etnik yapısı güçlü olan Eastlakes’den çok daha homojen, anglo-saxon yapıya sahip bir mahalleye taşımış oldu. Burası, Sydney’in güneyinde yapılanmanın en son noktaydı. Sutherland’dan sonra ormanlık alan başlıyor ve bir saat sonra, ilk bu topraklara ayak basmış olduğumuz, Wollongong’a varılıyordu.

Doğal güzellikleri bana çok hitap ediyordu bu yeni mekanımız. İlçe gözüyle bakarsak, burası ‘Sutherland Shire’ olarak geçer. En doğusunda ve sahil kesiminde Cronulla,  en batısında Sutherland, Menai, Engadine gibi semptler. Biz buraya 1980 yılında taşındık ve yolun karşısındaki İtalyan teyze dışında komşularımız Avustralya’lıydı. Sutherland Shire halen ağırlıklı olarak bu Anglo-Saxon yapıya sahiptir. 80’li yıllarda yabancı kültürler henüz buralara nüfhuz etmemişti ve liseli genç olarak benim için oldukca ‘yabancıydı’.   O yıllarda halen kendimizi ait hissedemiyorduk bu toplum içinde. Irkcılık konusunu ‘Irkcılık ve Dostluk’ bölümünde ele almıştım. 

Daha önce belirttiğim gibi, benim önyargılarım Türk örf ve adetlerindenden kaynaklanıyordu. Aile içerisinde bize bu aşılanmıştı. Günlük hayat içerisinde açık ırkcı saldırılara hiç bir zaman maruz kalmadım. Kendi kimliğimi ve özümü muhafaza ederek hep Avustralya toplumuna uydum ve zararını görmedim. 

Üniversiteli yıllarımda yerel futbol takımında oynadım. O yıllarda oruç tutmaya başlamıştım ve Ramazan boyunca Cuma akşamları yerel Pub’da yaptığımız ‘takım toplantı’larında alkol içmezdim. Bu durum genelde Avustralya’lılarca şüpheyle karşılanır ama kendimi o zamana kadar kabullendirmiş olduğum için bu hiç sorun yaratmamıştı. Açıkcası alkol kullanmayan adam pek adam yerine koyulmaz Avustralya’da. Gerçi ben çok fazla alkol tüketen birisi değilim ve sosyal ortamlarda içkimi elimde tutar, ortam içinde kaynar giderim. Şarhoş olmaya karşı hep bir antipatim olmuştur.

Uzun lafın kısası, Sutherland Shire benim ‘evim’ oldu. İstanbul’da Kadıköy ilçesi neyse, ‘The Shire’ benim için O. Ayrıldım, İstanbul’da yaşadım ve her dönüşümde hep bu bölgede yaşadım. Bence gerçek Avustralya ruhu burada yaşıyor. Bu yaşam tarzını benimseyen herkesede kapılarını açıyor. Yanlış anlaşılmasın, halen içten ırkcı hisler besleyen birçok insan mevcut ama kimse kimseyi rahatsız etmiyor.


Posted

in

by

Tags:

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *